24 Ağustos 2012 Cuma

Bugün Günlerden Augsburg

Dünyanın en güzel ligi Bundesliga başlarken, Luhukay’ın gidişinden beri Augsburg’la ilgili derinlemesine bir yazı yazmadığımı farkettim. Bu eksikliği doldurmakta fayda var.

Luhukay’ın gidişine aşağıdaki postlarda ayrıntılı değinmiştim, burada kısaca geçeyim. Geçen sezonki neredeyse mucizevi sezondan sonra, Luhukay’ın başkan Walter Seinsch ile aralarının uzun zamandır bozuk oldukları ortaya çıkmıştı. Bir de takımın sportif direktörü ve Luhukay’ın çok yakın arkadaşı olan Andreas Rettig’in Almanya Futbol Federasyonu’ndan gelen teklifi kabul etmesiyle, Luhukay’ın az çok gideceği belli olmuştu. Asıl şaşırtıcı olan ise, Rettig’in yerine sportif direktörlük görevine gelecek olan altyapı sorumlusu Manfred Paula’nın daha sezon bitmeden, bu sezon ikinci lige çıkan Jahn Regensburg’un genç teknik direktörü Markus Weinzierl ile anlaşmış olması, hatta Jahn Regensburg’un sağ beki Ronny Philp’in transferi için söz kesmiş olmasıydı.

Böyle garip bir hava ile yaza girdi Augsburg. Herkesin beklentisi, kalite açısından ligin en kötü takımı olan ama Luhukay sayesinde özellikle ligin ikinci yarısında sağlam bir takıma dönüşen Augsburg’un, Luhukay’ın gidişinden sonra küme düşmeye yakın olduğuydu. Ben dahil.

Bu adam Manfred Paula, bir daha aklınızda kalmayacak gerçi.
Ama itiraf edelim, Manfred Paula yaz döneminde boş oturmadı ve ciddi transferler yaptı. Ha, yaz başındaki yaşanan sıkıntılardan dolayı hala kendisini suçluyorum, ama hakkını vermem lazım. Peki kadrodan kim gitti, kadroya kim geldi?

KİM GELDİ: Milan Petrzela, Ragnar Klavan, Kevin Vogt, Aristide Bance, Ronny Philp, Andreas Ottl, Jan Moravek (bonservisi alındı), Ja-Cheol Koo (tekrar kiralandı), Giovanni Sio (kiralık), Knowledge Musona (kiralık)

KİM GİTTİ: Daniel Brinkmann, Axel Bellinghausen, Patrick Mayer, Nando Rafael, Edmond Kapllani, Jonas De Roeck, Andrew Sinkala, Marcel Ndjeng, Hajime Hosogai, Akaki Gogia.

Gidenlerden bir tek seni bana ekledikten sonra, tahmini ilk 11’i de yazıp, takım üzerinde konuşmaya başlayabiliriz.

Jentzsch - Verhaegh, Sankoh, Langkamp, De Jong - Ottl, Koo, Baier - Sio, Bance, Hain.


Defanstaki oyuncular, aşağı yukarı geçen senekiyle aynı olacak. Geçen sene Luhukay, Möhrle-Sankoh ikilisiyle sezona başlamış, ama devre arası Möhrle takımdan ayrılınca Langkamp’ı onun yerine monte etmiş, yanına da ön libero özellikleri daha belirgin olan Callsen-Bracker’i yerleştirmişti. CallsenBracker-Langkamp ikilisi, özellikle önlerinde Hosogai ile birlikte sezonun ikinci yarısında, 19 maçta sadece 4 kere kaybeden takımda müthiş bir performans göstermişti.

Hazırlık maçlarında ise Wienzierl çoğunlukla Sankoh-Langkamp ikilisini tercih etti. Bunun dışında Alkmaar’dan alınan Estonya Milli Takım kaptanı Ragnar Klavan da var, ama sezonun ilk maçlarında bu ikiliyi kesmesini beklemiyorum. Yine de daha güvenilir bir yedek olacağı kesin. Verhaegh sağ bekte yine tek tercih, onun da Twente’ye gitme ihtimali vardı ama takım kaptanı olarak ayrılmamayı tercih etti. Verhaegh’in yedeği konusunda biraz sıkıntı var, 27 yaşındaki en kötü futbolcu Dominik Reinhardt ilk yedek olacak gibi görünüyor. Burada sürpriz, Wienzierl’in koltuğunun altına alıp getirdiği Ronny Philp’ten gelebilir; Reinhardt’ın adını hatırlatmaması bile ilk sene için başarıdır. Sol bekte ise De Jong ve Ostrzolek dönüşümlü oynayacaklar, ikisinin arasında çok ciddi performans farkı yok, ikisi de vasatın biraz üzerinde topçular, ama bu seviye için de yetersiz diyemeyiz.

Gelelim, orta sahadaki cümbüşe. Hosogai’nin geçen sezonki müthiş performansından sonra tutulamayacağı açıktı, o da doğal olarak Leverkusen’e geri döndü. Onun yerine ise, hiç beklemediğim bir şekilde Hertha Berlin’den Andreas Ottl geldi ki, en şaşırdığım ve sevindiğim transfer bu oldu. Ottl, Bayern’den beri takip ettiğim bir oyuncuydu, Hertha’da da geçen sene istikrarlı bir performans sergiledi. Hosogai’nin gidişinden sonra ön libero boşluğunu kesinlikle dolduracaktır. Ön libero yedeği olarak da geçen sezon defansın ortasında daha çok yer bulan Callsen-Bracker’i sayabiliriz. Zaten kendisi joker gibi adam, nereye koysan oynuyor.


Ama takımın en önemli jokeri ise Ja-Cheol Koo. 2012 Londa Olimpiyatları’nda Güney Kore Olimpiyat Takımı’nın da kaptanlığını yapan Koo, geçen sezon devre arasında Wolfsburg’dan kiralandığında açıkça itiraf edeyim, beklentim sıfırdı. Ama Koo, forma giydiği ilk maçtan itibaren orta sahayı toparladı, hem topa baskı yaptı, hem orta sahada top dağıttı, hem yeri geldi sağ forvetten hücuma top taşıdı. O hep bahsettiğim, geçen sezonun ikinci yarısındaki müthiş çıkışın en önemli faktörü kesinlikle Koo’ydu, onu bu sene takımda yeniden görmek harika. Ya belki “Abartıyorsun lan!” diyebilirsiniz de, şu and Beşiktaş’ta Fernandes gidip Koo gelse, ağzımı açmam. Tabi önce onun için Koo’yu daha Kore’deyken görecek vizyon lazım. Neyse, inşallah o günleri de görürüz :(

Koo’nun yanında ise, daha bir hücuma dönük orta saha olarak Daniel Baier oynayacak. Baier uzun süredir takımda ve en istikrarlı isimlerden biri, o da Koo gibi hem orta sahada hücuma dönük, hem de sağ kanatta oynayabiliyor. Geçen sezon Koo ile birlikte önemli bir uyum yakaladılar, özellikle arkalarında Ottl ile birlikte bu uyumu tekrar yakalamamaları için bir neden yok.

Orta sahada ilk 11 çıkacak oyuncular konusunda bu kadar umutluyken, maalesef yedekler konusunda yine acı konuşacağım. Orta saha yedekliği bu sene Bochum’dan gelen ve ilk defa Bundesliga havası alacak olan Kevin Vogt’a ve Edgar Davids’in kuzeninden başka bir vasfı olmayan Lorenzo Davids’e kalacak gibi, ki Davids’in performansını geçen sezondan hatırlıyorum, ona kalırsak işimiz yaş. Burada da Vogt’un iyi bir performans vermesini beklemekten başka şansımız yok.

Takımın en çok level atlayan bölgesi ise kesinlikle hücum hattı. Geçen sezon ilk yarıda Sascha Mölders’in üstüne kalan, onun da ikinci maçtan sonra şalteri kapatması yüzünden taraftara acı çektiren forvet bölgesine çok önemli transferler yapıldı bu sene. Yok, Bance değil, sayacağım. Ya da önce Bance’den bahsedelim.


Bance’yi az çok biliyorsunuz, Samsunspor’a büyük umutlarla geldi, kendisine ligin ilk yarısında çok büyük şans verildi, tutmadı. Sonra Al-Ahli’ye gitti filan. Neyse, konumuz o değil. İnsanların Bance ile ilgili konuşurken unuttuğu şey, Bance’nin daha önce Bundesliga havası almış bir oyuncu olduğu. Bance Mainz ile Bundesliga’da 10 gol attı ki, azımsanacak bir sayı değil. Olayın bir de şu yüzü var, Sascha Mölders’in ilk devreyi komple kapattığını düşünürsek, alınabilecek bir risk. Şu ana kadar hazırlık karşılaşmalarında ve kupa maçında iyi top oynadı, inşallah hepimizi utandırır.

Önemli transferler demiştim. Wolfsburg’dan Sio, Hoffenheim’dan da Musona kiralandı, ki bu iki forvet de geçen sezonun ikinci yarısında takımlarında ciddi süreler aldı ve önemli katkılar yaptılar. Kiralık da olsa bu iki oyuncunun katkı vereceği açık. Benim yine takdir ettiğim bir diğer transfer ise, Viktoria Plzen’in Şampiyonlar Ligi macerası sırasında herkesin adını sayıkladığı Milan Petrzela’nın alınması oldu. Teknik direktörü Weinzierl, hazırlık maçlarında Petrzela’ya pek ısınamamış gibi görünse de, tecrübeli bir oyuncu, harcayacağını düşünmüyorum. Kafamdaki sistemde 4-3-3’ten 4-3-2-1’e dönülmesi gerektiği anlarda Petrzela önemli bir rol oynayabilir sağ kanatta.

Çünkü şu andaki forvet hattı solda Sio, ortada Bance, sağda Hain gibi gözüküyor ki, Sio ve Hain kanatta değil, forvete yakın oynadığında daha etkili olan oyuncular. Augsburg’un kanadı savunması ya da kanattan hücum etmesinin icap edeceği maçlarda ise solda Werner (ki kendisini çok severim), sağda ise Petrzela ikilisi daha fazla katkı sağlayacaktır. Bir de, bu hücum hattında daha Moravek var, sakatlıktan dönecek Mölders var, geçen sezon Mölders saldığında onun yerine ileride iyi performans gösteren Torsten Oehrl var, var oğlu var. Weinzierl forvet hattında doğru rotasyonu yakalayabilirse başarı daha rahat gelir.

Bir de son not olarak, bu takımın Bundesliga’ya yükseldiği sezon ikinci ligde çok büyük bir performans sergileyen ve taraftarın büyük sevgisini kazanan Nando Rafael’in gitmesine de çok üzüldüm. Nando’nun arkasından son defa: ANGOLA’DA DOĞDU, AUGSBURG’LU OLDU, HELAL OLSUN SANA, NANDO RAFAEEL, NANDO RAFAEEL, OOOOOO!


TAHMİN: Takımın ilk 11 oyuncularına baktığımızda şu kadronun ligde tutunabileceğini söyleyebilirim, en azından orta sahada yıkılmayacağı çok açık, ama orta üçlüden biri sakatlandığı an aniden tepe taklak aşağıya inmesini beklemek hayalcilik olmaz. Hatta Ottl-Koo-Baier'den birini çektiğin anda sıkıntı başlar.

Ben yine taraftar iyimserliğimi koruyorum, bu sezon düşmeyiz, playoff’un bir üstünde ligi bitiririz diyorum. Bize gelene var Fürth var, sezon ortasında dağılacak Düsseldorf var, Arnesen’in şişme Hamburg’u var, Mainz filan var.



Hiç yorum yok: