4 Nisan 2012 Çarşamba

Kanada'nın Justin Bieber için özrü: Crystal Castles

Kurulduğundan bu yana anca yedi sene geçmiş bir grup için, “Bir müzik janrını yarattı veya şahlandırdı” diyebilen bir insanla doğal olarak rahatça dalga geçilebilir. Fakat, Crystal Castles ismiyle tanışık olanlara, bu cümleyi kullanma hakkı verebiliriz. Neticede bugün “Chiptune” veya “8-bit” olarak tanıdığımız müziğin 2000’lerdeki bayrak taşıyanı olarak Crystal Castles dışında bir isim akıllara getirmeye çalışsak, muhtemelen uzun bir süre düşünmek zorunda kalırız.


Crystal Castles’ın kuruluş hikayesi için, geride bıraktığımız on yılın ilk yarısına ışınlanmamız gerekmekte.

Ontario’daki muntazam evlerinde anası babasıyla sorunlar yaşayan 14 yaşında bir ergen olan Alice Glass; 2002 yılında, muhtemelen yine anasına babasına atarlandığı bir gün, yanına birkaç parça eşya alarak evden kaçtı ve Hollywood filmlerinde gördüğümüz tek odalı evlerde yaşayan, içki ve uyuşturucunun dibine vurmuş arkadaşlarının yanına yerleşti. Arkadaşları sayesinde içkiye, sigaraya ve uyuşturucuya alışan Alice, bir yandan da esrarkeş arkadaşlarıyla birlikte müzik çalışmalarına yöneliyordu. Bu çalışmaların bir meyvesi olarak Fetus Fatale isminde bir kız grubu kuran Alice, apartman altlarında başlayan konserlerin kulaktan kulağa yayılması sonucu, birkaç sene içerisinde grubuyla birlikte Ontario’daki bazı kulüplerde konserler vermeye başlamıştı.

Bu konserlerin birinde, o esnada Jakarta isminde anarşist-punk bir grupta bateristlik yapan Ethan Kath’in dikkatini çekmeyi başarmıştı Alice. Kısa bir tanışma faslından sonra, Ethan yaptığı bazı demoları, üstüne söz yazması için Alice’e teslim etti. Alice’in yazdığı sözlerden çok etkilenen Ethan, derhal bir stüdyo kiralamaya karar verdi. 2005 yılında stüdyoya giren ikilinin ilk şarkısı da, bu stüdyoda yaşanan bir tesadüf üzerine ortaya çıktı. Stüdyo sahibinin sesleri kaydettiğinden habersiz bir şekilde mic check (terime gel) yapan Alice, Ethan’ın verdiği müzik üzerine çeşitli kelimeler söylemeye başlıyor. Bu deneme seansı sona erince, stüdyo sahibi ortaya çıkan sonucu ikiliye dinletiyor. Sonuçtan çok memnun kalan ikili, şarkıya “Alice Practice” (Alice’in Denemesi) ismini veriyor.



O gün stüdyoda tam altı şarkı kaydeden ikiliden Ethan, arkadaşlarının ne düşündüğünü öğrenebilmek için şarkıları kendi MySpace sayfasına koydu. Bir ay sonra tekrar MySpace sayfasını kontrol eden Ethan, tam üç şirketten gelen albüm teklifiyle karşılaştı.

Bu şirketlerden Merok Records ile anlaşan ikili, gruplarına da Crystal Castles ismini koymaya karar verdi. 1980’de aynı isimli bir video oyunu bulunsa da, ikili grubun isminin Youtube’da izledikleri bir She-Ra oyun seti reklamından geldiğini açıkladı. İlginç olan, ikisi de bir bölüm bile She-Ra izlememişti.



Crystal Castles, “Alice Practice” isimli ilk EP’sini 9 Temmuz 2006 tarihinde Merok Records etiketiyle çıkardı. Üretilen 500 plak 3 gün içerisinde tükendi. Fakat grubun ünlenmesini sağlayan en önemli gelişmelerden biri, İngiliz gençlik dizisi Skins’te “Alice Practice” şarkısını bizzat söylemeleriydi. Ayrıca Alt Del Records tarafından 2006 yılında çıkartılan Digital Penetration isimli toplama albümde yer alan “Air War” şarkısı da, albümün en beğenilen şarkısı olarak önce çıktı.

Bu ilginin sonucu olarak bir albüm hazırlamaya karar veren Crystal Castles, “Alice Practice” EP’sinin ve daha önce yapılmış fakat yayınlanmamış şarkılarının yanına üç yeni şarkı daha ekleyip 2008 yılında kendi adlarını taşıyan ilk albümü Lies Records etiketiyle piyasaya çıkardı.

16 şarkı barındıran ilk albüm, altyapı olarak başka şarkıların sample’larından ve Ethan’ın chiptune denemelerinden oluşmaktaydı. Albüm müzik eleştirmenlerinden çok olumlu yorumlar alsa da elektronik müzik dinleyicileri tarafından biraz “enstrümandan uzak, cızırtıya yakın” bulundu. Yine de albüm, grubu haddinden fazla seven NME dergisi tarafından son on yılın en iyi 100 albümü sıralamasında 39. sırayı almayı başardı. Grup ilk video klibini “Magic Spells” isimli şarkıya çekti.



Death from Above 1979, Drinking Electricity ve Van She gibi gruplardan sample kullanan grubun, bana göre bu albümde kullandığı en ilginç sample ise, “Air War” şarkısı için İtalyan müzisyen ve orkestra şefi Luciano Berro’nun “Omaggio A Joyce” isimli eserinden bir bölüm kullanmasıydı.

İlk albümlerinin başarısının ardından dünya çapında çeşitli konserler veren Crystal Castles, ikinci albüm için bu sefer yanlarında baterist Christopher Chartrand’ı da aldı. İkinci albüm için sabit stüdyo kullanmayı tercih etmeyen grup, albümü İzlanda’da terkedilmiş bir kilisede, Kuzey Ontario’da küçük bir kulübede ve Detroit’te terkedilmiş bir eczanenin deposunda hazırladıktan sonra Londra’da Paul Epworth’ün stüdyosunda tamamladı.

Grup, ikinci albümü yayınlamadan kısa bir süre önce, albümde bulunan “Doe Deer” şarkısının yanına daha önce yayınlanmamış ve ikinci albümde bulunmayacak 3 şarkı ekleyerek bir EP çıkardı. Bu EP sadece 500 adet üretildi ve kısa sürede tükendi. EP’nin gördüğü ilgiden sonra, grup fazla ara vermeden ikinci albümünü yayınladı.

Reset! sitesinde kadim dostum Hazal Ekinci tarafından da bir değerlendirmesi yayınlanan ikinci albüm, ilk albümde de olduğu gibi grupla aynı ismi taşıyordu. 14 şarkı bulunan ikinci albüm, eleştirmenler tarafından ilk albümden biraz daha yumuşak bir tonda bulundu ve her kulağa hitap edebilecek şekilde lanse edildi. Doğal olarak, elektronik müzik dinleyicilerinin yanı sıra, diğer kesimlerden de ciddi ilgi gördü. Hatta Ethan, bir röportajda bu ilgiyi hiç beklemediklerini, bu albümü çok bencilce hislerle ve sadece kendileri çok beğendiği için yarattıklarını belirtti. Grup ikinci albümün ilk klibini “Celestica” isimli şarkıya çekti.



İlk albümün aksine sadece 3 sample barındıran albümde, “Year of Silence” şarkısı için Sigur Rós’un “Inní mér syngur vitleysingur” şarkısından vokal sample’ları kullanıldı. Nisan 2011’de “Not In Love” şarkısı için The Cure’un solist Robert Smith ile tekrar stüdyoya giren grup, şarkının yeni versiyonunu sadece internet üzerinden satışa çıkardı. Şarkı aynı zamanda FIFA 12 oyununun soundtrackinde yer aldı. Keza “Celestica” da PES 2011 oyununda kendine yer bulmuştu.

Yeni bir albüm için kendilerine belirli bir zaman koymadıklarını ve boş buldukları her anda şarkı üretmeye çalıştıklarını söyleyen ikili, üçüncü albüm için şu an Varşova’da çalışmalarını devam ettirmekte.

Grubun müzikal geçmişinden bahsettikten sonra, biraz da dedikodu yapmak hakkımız.


Grubun konser performansı birçok kesim tarafından beğenilse de, konserlere genellikle içki ve uyuşturucu etkisi altında çıktıkları için, çoğu konserde garip olaylar yaşanabiliyor.

2007’de Miami’de çıktıkları bir pub konserinde ses düzeninden şikayet eden Ethan, pub’ın sahibine küfrederek sahneden inmeye karar verdi. Uzun uğraşlar sonunda sahneye dönen Ethan, sadece bateri çalarak konseri tamamladı. 2009’daki Barcelona konseri sırasında, güvenlik görevlisinin durduğu yerden hoşlanmayan Alice, birden şarkıyı keserek güvenlik görevlisini yumruklamaya başladı. Aynı sene bir diğer konserde ise, seyircilerin üzerine atlayan Alice, temasından hoşlanmadığı bir seyircinin kafasına mikrofonu geçirdi. İkinci albümün turnesi esnasında, 2010’un Eylül ayında Madrid’de verdikleri bir konserde ayağını inciten ve doktordan bir süre sahneye çıkmaması yönünde telkin alan Alice, doğal olarak bu telkine uymadı ve 2011’in Ocak ayında Tokyo’da verdikleri konserde ayağını kırmayı başardı. Mecburen girdiği tedavi dönemini kafasına göre erkenden sonlandıran Alice, turnenin son beş konserine koltuk değnekleriyle çıktı.

Tabi böyle sorunlara sadece ikilinin imza attığı söylenemez. Londra’daki Rough Trade mağazasının açılışı için planlanan konser serisinin ilk ayağı olarak Crystal Castles bulunmaktaydı. Fakat konser esnasında, dinleyicilerin mağazadaki rafları aşağı indirmeye ve cd’leri kırmaya başlaması sonucu polis devreye girdi ve konser serisi iptal oldu. Los Angeles’ta çaldıkları bir ev partisinde ise, yüksek sesten etkilenen komşuların çağırdığı polisle çatışmaya giren dinleyiciler yüzünden bölgeye polis helikopteri gönderildi ve olay o şekilde kontrol altına alınabildi.


Grubun yasal olarak başının derde girmesi sadece bu şekilde değildi. “Alice Practice” EP’si için İngiltere’de kullandıkları “Mor gözlü Madonna” çalışmasının İngiliz sanatçı Trevor Brown’a ait olduğu ortaya çıkınca, grup sanatçıya belli bir miktar ücret ödeme yapmak zorunda kaldı, ayrıca Amerika’da çıkardıkları EP için bu resmi kullanmaktan da mahrum kaldı. Yine ilk albümde yer alan “Love & Caring” şarkısı için Covox grubunun “Sunday” isimli şarkısından sample kullanan grup, bu sample’ları izinsiz kullandıkları ortaya çıkınca Covox’a bir ceza ödemek zorunda kaldı.

Bir diğer yasal sıkıntı da, ilk albümdeki “Courtship Dating” şarkısındaki sample’ın 50 Cent’in “Ayo Technology” şarkısında da kullanılmış olmasıydı. Bunun üzerine müzik blogları, “Ayo Technology” şarkısının prodüktörü Timbaland’ı izinsiz kullanımla suçladı. Gerçekte ise hem Timbaland, hem de Crystal Castles telif ücretini ödeyerek aynı sample’ı satın almıştı.



Basınla da arası iyi olmayan grubun her röportajı sıkıntılı geçmekte. 2009 yılında verdikleri bir röportajda, Ethan basından nefret ettiğini, sadece plak şirketleri kendisini mecbur ettiği için basınla görüştüğünü söyledi. Genelde kısa süren röportajlar esnasında Ethan, Alice’in konuşmasına hiçbir şekilde izin vermiyordu. 2008’de Now dergisine verecekleri röportaj öncesi Alice kimseye haber vermeden ortadan kayboldu ve turne öncesi aniden ortaya çıktı. Bir de interneti kullanmayı sevmediklerini söyleseler de çok güzel bir Soundcloud sayfası var grubun.


Crystal Castles’ı aşağı yukarı anlattım. Ben dinliyorum, siz de dinleyin.

Hiç yorum yok: